Öykücülükte edebiyatımızda çığır açan Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Semaver’ öyküsü Ali ve annesinin huzurlu, mutlu hayatını ele alan sıcacık bir öyküdür.
Semaver ilk olarak 1936 yılında yayımlanır. Bu aynı zamanda Sait Faik’in yayımlanan ilk kitap özelliğini taşıyor.
Sait Faik hikâyelerinin beslenme noktası; kahvehane köşelerinde pinekleyen insanlar, balıkçılar, her sabah işe giden fabrika işçileri, seyyar satıcıların insanı uykusundan uyandıran sesleri, İstanbul’un tarih kokan sokakları, caddeleri, varoş mahallerde hayat süren fakir ve mutlu insanlarının harmanlamasıyla birbirinde güzel hikâyeler ortaya çıkar.
Faik’in, edebiyatımıza güzel hikâyeler kazandırmasının sırrı burada yatmaktadır.
Huzurlu bir hayat
İstanbul’un Halıcıoğlu semtinde bir gecekonduda birlikte yaşayan anne ve oğlu arasında mutluluğun hiçte zor olmadığını en güzel örneğini vermektedir.
Annesi her sabah oğlunu sıcak yatağında uyandırır, yeni doğan bir bebek gibi sevip öper, koklar. Mutfakta semaverde kaynayan sıcak çay, kızartılmış ekmek kokusu onların mutluluğunun ana kaynağıdır.
Semaver’in çay kaynatmaktan öte bu mutlu aileyi birbirine kenetleyen sihirli bir işlevi vardır sanki.
Uzun zamandır işsiz olan Ali, nihayet bir fabrikada iş bulur. Bu annesi ve kendisi için mutlu olmaları için bir başka sebep olur.
Ali’nin annesi günün ilk ışıklarıyla her sabah kalkar, sabah namazını kılar, Allah’a oğlu için dua eder. Çünkü bu dünyada oğlundan başka kimi kimsesi olmayan bu kadın için tek tesellisi Ali olmuştur.
Ondan gayrı tutunacağı bir dal yoktur.
Bir sıcak hikaye
Yazının girizgâhında hikâyenin sırrı Semaverde yatar diye kısaca belirtmiştim. Sabah namazından sonra Ali’nin annesi mutfağa girer, oğlu için ekmek kızartır semaverde çayı demler.
Semaverin buharı, sıcaklığı mutfakta yayılan bütün güzel kokuların önüne geçmektedir adeta.
Onların mutluluğu semaverde kaynatılan çayın mis kokulu güzelliğinden gelmektedir. Bu mutluluğun ana kaynağı semaverdir. Güçlü bağların da.
Artık bir işi olan Ali, her gün mutlu bir şekilde uyanır. Annesinin semaverde demlediği demli çayını kızartılmış ekmekle kahvaltısını huzur içinde yapar. Annesinin hayır duasını alır, elini öperek evden çıkar.
İstanbul fotoğrafı
İstanbul, uykusunda daha yeni uyanmıştır. Sabahın habercisi satıcıların derinden gelen güçlü seslerinin yanı sıra boğazın serin sularını yırtarak geçen vapurların ve tramvayın gecenin ayazında ıslanan raylarda daha uyanamamış uykulu yolcularını taşır.
Akşamdan kalanlar için ise günün başlamadan bitmesidir.
Dilenciler de günü kurtarmak için izbe evlerinden çıkar, günün onlar için bereketli geçmesi için yeni güne merhaba derler.
Ali, bir sabah yatağından mutlulukla gerinerek uyanır. Her sabah alışık olduğu çayın ve ekmeğin mis kokusu burnuna gelmediğini hisseder.
Evde o eski sıcaklığı ve canlılığı görmez. Bu durumu oldukça garipseyen Ali, telaşla odasından fırlayarak mutfağa gider. Annesinin cansız bedeniyle karşılaşır.
Artık kaynamayan bir semaver
Zamansız gelen ölüm Ali’nin hayatının artık eskisi gibi olmayacağının habercisidir. Oğlu için her zaman olduğu gibi kahvaltı hazırlamak için mutfağa giren anneyi yorgun kalbi daha fazla dayanamaz ve oracıkta son nefesini verir.
Mutluluğu bozan bu ani ölüm aynı zamanda o evde sürekli kaynayan semaverin de artık kaynamamasına sebep olur.
Çağdaş öykücülüğümüzün önde gelen ismi Sait Faik’in hikâyeleri insan odaklıdır. Yazar, eserlerinde ağırlıklı olarak şehirde yaşayan az gelirli sınıfın insanlarının hayatını bütün gerçekliği ve çıplaklığıyla çarpıcı bir şekilde anlatır.
Sait Faik, kuyumcu titizliğiyle yazdığı satırlarla bizi dünyasına davet eder.