CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını artık açıklamanın kusur olacağı görüşünü söz etti. “Hükûmet programı üzerinde uzlaşmadan aday muhakkak olursa vatandaş ‘Bunlar daha ortalarında anlaşmamış’ der. Ortak söylemi sağlayacak programı oluşturmadan aday belirlemek gerçek olmaz” diyen CHP önderi, “Cumhurbaşkanı adayını belirledikten sonra şayet başkanlarla ahenk üzere bir sorun çıkarsa o öbür felakete yol açar. Hepimiz bunun farkındayız. Seçimden sonraki süreç çok daha önemli” dedi.
İktidara yönelik tenkitlerde bulunan Kılıçdaroğlu, iktidarın anayasa çıkışıyla başörtüsünü istismar etme yolunu seçtiğini söyledi. Altılı Masa’nın ortak haline vurgu yapan Kılıçdaroğlu “Özgürlükler siyasetin hengame konusu yapılmamalı. Bu yapay sorunu gündemden çıkarmak istiyoruz. Türkiye’nin gündemi başörtüsü değil teknolojiyle büyüme olmalı” dedi.
“AKP’nin başörtüsü serbestisi için getirdiği anayasa teklifinde öteki hususlar var mı evvel ona bakacaklarını” söyleyen CHP önderi, “Önce hazırladıkları teklifi görmemiz lazım. İçinde öteki unsurlar var mı yok mu bakacağız. Evvel içimizde oturup konuşacağız, vilayetle karşı çıkalım diyerek hareket etmiyoruz” kelamlarını kaydetti.
AKP’li Zafer Işık’ın Güzel Partili Hüseyin Örs’e Meclis’te yumrukla saldırması hakkında da konuşan CHP başkanı, “AK Partili vekil özür bile dilemedi. Hata üstü hali gerektiren olayda savcılar harekete geçmeliydi. Gergin siyasi atmosfer yalnızca partileri değil vatandaşı da etkiliyor” görüşünü söz etti.
Artan hayat pahalılığı karşısında iktidar tarafından maksada konan zincir marketler hakkında da görüş bildiren Kılıçdaroğlu, “Devlet idaresinde aciziyet olduğu için bir hatalı bulmaları lazım. Gübreye artırım akaryakıta artırım… Maliyetleri önleyeceklerine polisiye tedbirle intikam alıyorlar. Üç firma var lakin bilhassa birine saldırıyorlar”diye reaksiyon gösterdi.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin 5 temel sorunu aşması lazım. İkinci yüzyılı vizyonu temelini bu davetten alıyor. Meseleler bilimle, akılla, devlette liyakatle çözülmeli. Türkiye artık katma bedeli yüksek eser üretmeli, nitelikli iş gücü oluşturmalı” diye konuştu.
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu; Elif Çakır ve Taha Akyol’un sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı adayından altılı masanın stratejisine, iktidarın başörtüsü ve aile yapısına dönük anayasa değişikliği teklifinden KHK’lıların durumuna, iktisat siyasetlerinden kamu özel iş birliği projelerinde yer alan şirketlere ait atılacak adımlara değinen Kılıçdaroğlu, muhalefet önderlerinin daha sık bir ortaya gelmesi gerektiğine dikkati çekti.
CHP önderinin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle oldu:
(İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs’ün uğradığı yumruklu saldırı): “Parmağına muşta üzere taktığı yüzükle milletvekiline saldırması gerçek değildi. Bari özür lisana, bunun Meclis’e yakışmadığını söz etmesi en azından tansiyonu yumuşatması açısından yeterli olurdu. Bu türlü bir ortam 21’inci yüzyılın parlamentolarında olmamalı. Bu milletvekili dokunulmazlığını ilgilendiren bir olay değil. Zira suçüstü halidir, olağanda cumhuriyet savcılığının harekete geçmesi lazım. Çok tansiyonlu bir siyasal atmosfer yalnızca siyasi partileri ve onların milletvekillerini değil sokaktaki vatandaşı da geriyor.”
“Bakanların karar alma yetkileri yok”
(Bütçe görüşmelerine Erdoğan’ın katılmaması): “Bu yanlışsız değil. Meclis’in İçtüzüğü’nü değiştirdiler Cumhurbaşkanı Yardımcısı yahut bir bakan bütçeyi sunar diye. Cumhurbaşkanının gelmesi, tenkitleri dinlemesi, bütçenin kapanışında da o tenkitlere karşılık vermesi lazım. Cumhurbaşkanı hazırladığı bütçeyi parlamentoya getirmeli, ardında durmalı, vatandaşa ne getirdiğini anlatmalı. Bütçe daha parlamentoya geldikten bir müddet sonra sayıların eskidiğini, bedelini kaybettiğini görüyorsunuz. Bu enflasyonla bu bütçe ne olacak? Yılın ortasında göreceksiniz yeni bir bütçe getirecekler. Sağ olsunlar planlama örgütünü kapattılar. Devlet Planlama Teşkilatı yok. İki yapı var şu an devlette; bir saray bürokrasisi, bir de aşağıda bakanlıkların bürokrasisi. Bunların ortası kopuk, üstte karar alınıyor aşağıda karar sistemi yok. Bakanların karar alma yetkileri yok. Üstte alınan kararlar aşağıya yansırken ya tam yansımıyor yahut eksik yansıyor, yansıyan bilgiyi aşağıdakiler uygulamıyor.”
Zincir marketler sorunu
“Temel Bey’in hoş bir tanımlaması oldu. ‘Ülkenin 3 harfli sorunu aslında iktidar’ demişti. Devlet idaresinde bir aciziyet olduğu için yönetemiyorlar, bir hatalı bulmaları lazım. Evvelce daima CHP hatalı derlerdi. Artık onu da diyemiyorlar. Şayet firmalar hakikaten fiyatları yükselterek ortalarında iş birliği yapmışlarsa Rekabet Kurumu var. Bu firmalar kendi ortalarında tekelleşmeyi sağlayan rekabeti bozucu bir hareket için girmişlerse zati ceza verilecektir. Ancak siz bunları yapmıyorsunuz intikam alıyorsunuz üç firma var ve bir firma üzerinden düşmanlaştırıyorsunuz. Bunlar hakikat değil. Zabıta memuruna git ceza ver diye talimat veriyorsun.”
“İlk kere ödenen faizler borçları aştı. Bu türlü garip bir tabloyla karşı karşıyayız”
“Hayatın gerçeği şu, ben bir tüketici olarak manava, markete gittiğimde domatesin fiyatı düşmediyse enflasyon düşmedi. Tam bilakis fiyatı arttı mı arttı. Oransal olarak baz tesirini alıp yıl sonunda düşecek daha sonra artacak, fiyatlar düştü, hayır, enflasyon düştü. Baz tesiri hasebiyle düştü. Bunu iktisatçılar altı ay evvel yazıyorlardı. Fiyat istikrarı komitesi kurdular. Ne yapıyor? Merkez Bankası’nın vazifesini aldılar bir komiteye verdiler. Hangi fiyat istikrarından kelam ediyorsunuz. Peynir fiyatı et fiyatını geçti. Şunu kabul edelim Türkiye öngörülebilir bir anlayışla yönetilmiyor, günübirlik yönetiliyor. Merkez Bankası’nın vazifesi enflasyonu önlemek lakin maddelere uymuyor. Merkez Bankası ‘Faizi düşürdük’ diyor. Yüzde 9’la kimse faizle kredi alabiliyor mu? Gerçek faizler çok yüksek. Birinci sefer ödenen faizler borçları aştı. Bu türlü garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Karamsar bir tablo farkındayım ancak Türkiye düzelir, bu karamsar tablo bu türlü gitmez. Ülke ülke dolaşıp para dileniyoruz. Bize dolar, avro, riyal verebilir misiniz diye. Bu türlü bir ülke bu noktaya gelmişse ülke yönetilmiyor demektir. Buradan Türkiye’nin hızla çıkması lazım. Bunun için de hukuk sisteminin yine oluşturulması, devlette liyakat olması lazım. Biz altı önder olarak bunu sağlayacağız.”
“Önce var olan sistemin değişmesini istiyoruz”
“Önce var olan sistemin değişmesini istiyoruz. Birinci çalışmayı bu sistemi nasıl değiştiririz üzerine yaptık. Eskiye dönmek üzere bir niyetimiz yok, eski de problemliydi. Artık geldik hükümet programı dediğiniz kısma. Altılı masa iktidar oldu, biz ne yağacağız? İktisatta, istihdamda, büyümede ne yapacağız? Bunun da çalışmaları yapılıyor, 8 yahut 9 temel başlık altında 72 unsurdan oluşan neleri yapacağımızı hazırlıyoruz. Seçimden sonra oturduğumuzda çabucak tıpkı gün neyi yapacağımızı biliyoruz. Hazırlığımız büyük ölçüde tamamlandı. Bir sonraki toplantıda yüzde 90-95’i bitebilir. 6 ay içinde topluma nefes aldıracağız. 1 yıl içerisinde iktisatta toparlama devri başlayacak. Bu demokratikleşmeyle birlikte hem bizim hem de yabancı patronların Türkiye için yatırım yapacaklarına inanıyoruz. 15 günde bir toplanmalı, evvelden ayda bir toplanıyorduk, daha sık toplanmalı ve kimi kararları daha evvelden almalıyız. Zira seçim geliyor.”
Cumhurbaşkanı adayı hakkında açıklama
“Diyelim ki Cumhurbaşkanı adayını belirledik. Daha hükümet programı üzerinde anlaşmamışız. Bir parti başkanı ayrı açıklama yapacak, öbür genel lider öteki bir açıklama yapacak, Cumhurbaşkanı aday öbür açıklama yapacak. Dönüp vatandaş, Erdoğan ne diyecek; ‘Bunların her biri başka telden çalıyor.’ Evvel sazın akordunu yapmamız lazım, bu çalışmaların özü bu zati. ‘Geldiğiniz ne yapacaksınız, ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz?’ Biz hükümet programını çıkaralım ki o vakit telaffuz birliğini oluşturmuş olacağız. Bunlar oluşmadan Cumhurbaşkanı adayını belirlemek asla ve asla hakikat değil. Bu çok tehlikeli bir şey, evvel neyi nasıl yapacağımız konusunda altı başkanın mutabakatı lazım.”
“Seçim sonrası daha önemli”
“Cumhurbaşkanı adayı elbette değerli. En azından bir devlet aklının olması, devletin nasıl yönetilmesini bilmesi lazım. Krizi çözecek olan anahtar Cumhurbaşkanıdır. Diyelim ki elektrikler arıza yaptı, birinci gidip sigortaya bakarsınız. Cumhurbaşkanı sigortadır. Akil bir insan olmak zorundadır. Ön yargısız olmak zorundadır. Toplumu kucaklaması lazım. Devletin kıymetli kurumları yanında, üniversitelerle, sanat kurumlarıyla bir arada olması lazım. (Adayın altılı masadan biri olması lazım mı?) Olabilir. İlla olsun yahut olmasın değil. Bu hususta benim görüş beyan etmem öteki başkanlara saygısızlık olur. Altılı masada nasıl karar verilirse biz de o karara hürmet duyacağız. Seçimden sonra seçilecek Cumhurbaşkanının altılı masayı da götürmesi lazım. Cumhurbaşkanı adayını belirledikten sonra şayet önderlerle ahenk üzere bir sorun çıkarsa o öbür felakete yol açar. Hepimiz bunun farkındayız. Seçimden sonraki süreç çok daha kıymetli.”
“Mahkemeler soyguna göz yummaz”
“Kamu özel işbirliği projeleri var. Hiçbir bütçe bunu karşılayamaz. Bu bahiste hukukçulardan görüş aldık. Zira mukavelelerinin altında yazıyor, milletlerarası mahkemeler diyor. Bir hoca, ‘Hiçbir memleketler arası mahkeme bir devletin soyulmasına göz yummaz ve gerçek da bulmaz’ dedi. Hem bana kitabını verdi hem de örnek mahkeme kararlarını verdi. Nasıl yapabiliriz, giden para nedir ve bunları kendi ülkemize nasıl getiririz? vakıflar aracılığıyla transfer edilen çok büyük paralar da var. Vergi cennetlerinde paralar var. Dünyanın neresinde olursa olsun giden paraların hepsini biliyoruz. Hepsini çıkarırız kuruşu kuruşuna. Hukuk içinde, adaletle bu paraları getireceğiz.”
“Başörtüsünü yeniden istismar etmek istiyor lakin tuzağa düşmeyeceğiz”
Kılıçdaroğlu, iktidarın başörtüsü teklifini evvel görmeleri gerektiğini söyledi; “Bizim yasa teklifimize aykırı düşmüyorsa niçin karşı çıkalım” dedi.
“Önce bir metni görmemiz lazım. Bizim verdiğimiz kanun teklifiyle uyuşuyor mu uyuşmuyor mu? İçinde diğer unsurlar var mı yok mu? Bayanın kılık kıyafetinin siyasetin konusu olmasını gerçek bulmuyoruz. Şayet siyasetin konusu yaparsanız Türkiye kendi gündeminde kopmuş oluyor. Türkiye’nin gündemi kalkınmak, istihdam yaratmak olabilmeli. Siz siyasetin bütün gücünü bayanın kılık kıyafetine üzerine ağırlaştırırsanız bu hakikat bir şey değil. Bu kanun teklifini verdik. Anayasa yapıyorlar. Evvel kendi içimizde oturacağız, konuşacağız. İlla karşı çıkalım değil. Sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkarmak istiyoruz. Türkiye’nin gündemi bu olmamalı. Teknolojide nasıl büyümeliyiz, esnaf, çiftçi nasıl kazanmalıdır? Türkiye’nin sorunu bu olmak zorunda o yapay meseleden Türkiye’yi çıkarmak istiyoruz. Şayet bizim dediğimizi yapıyorlarsa mutlu oluruz. Bunu bir arbede dövüş aracı yapmamak lazım. Tekrar istismar etmek istiyor. ‘Vay sen nasıl baş örtülülerin kılık kıyafetiyle uğraşmıyorsun, tekrar evvelce olduğu üzere itiraz et’ demek istiyor. Biz o tuzağa düşmeyeceğiz. Bu alanı tümüyle siyasetin dışında düşünmemiz lazım. Erdoğan niçin istismar etmek istiyor bunu, ben adım üzere eminim bir husus değil birden fazla unsur getirecek, işte nasıl biz bunu siyasette kullanırız, nasıl materyal yaparız diye. Orban’ın Macaristan’da yaptığını bir benzerini Türkiye’de yapmak istiyor. Bilmiyoruz kaç husus. Bizim yasa teklifimize aykırı düşmüyorsa niçin karşı çıkalım. Neden referanduma gitsin? O kendi kendine itiraz eden var diye düşünüyor. Başörtüsüne itiraz eden yok ki…Bakmadığım, görmediğim bir metin üzerinden yorum yapamam. Kimi genel liderler aradılar kanun teklifi verdiğimiz vakit, kutladılar.”